ATGB EYLÜL TOPLANTISINDA YOGA, SİNEMA VE “İÇİMİZDEKİ KAHRAMAN”

ALMAN-TÜRK GAZETECİLER BİRLİĞİ 2025 EYLÜL TOPLANTISI: YOGA, SİNEMA VE “İÇİMİZDEKİ KAHRAMAN”

AYPA – 09.09.2025 – BERLİN – Kısa adı ATGB.Berlin olan Alman-Türk Gazeteciler Birliği, her ayın ikinci Pazartesi günü düzenli olarak EUBA derneğinin salonlarında üyeleriyle buluşuyor. Toplantılar, yalnızca üyelere değil, medya ve gazetecilikle ilgilenen herkese açık. İki bölümden oluşan toplantıların ilk kısmında dernek çalışmaları konuşuluyor; ikinci bölüm ise “Medyanın Canlı Tanıkları” başlığı altında, mesleğin farklı alanlarından uzman konukların deneyimlerine ayrılıyor. Eylül toplantısının ilk bölümünde, katılımcılar kısaca kendilerini tanıttıktan sonra Eş Başkan Ali Yıldırım, dernek çalışmaları hakkında bilgi verdi, derneğin üyelere yönelik olarak sunduğu dijital olanaklar ve network imkanları hakkında konuştu. Yıldırım, üyelerin sorularını yanıtlayarak dernek içi iletişimin önemine vurgu yaptı.

8 Eylül 2025 Pazartesi akşamı “Medyanın Canlı Tanıkları” gündem maddesinin konuğu olarak kürsüde, ATGB.Berlin üyesi, yönetmen, oyuncu, radyocu, yoga ve sanat eğitmeni, gazeteci-yazar, tiyatro ve sinema insanı Arda Eşberk vardı. Berlin’de kendi adını vererek kurduğu eğitim akademisindeki yoğun çalışmaları nedeniyle Metropol FM’de sadece cumartesi günleri canlı radyo yayını yapabilen 42  yaşındaki Eşberk, “Moda, Tiyatro, Sinema, Yoga ve Medya” başlıklı sunumunda, hayatının nasıl iç içe geçmiş disiplinler üzerine kurulduğunu anlattı. Ancak anlattıkları, sıradan bir “kariyer hikayesi”nin çok ötesine, kadim öğretilerin izlerini süren, sorgulayan ve birleştiren bir zihnin yolculuğuna dönüştü.

“ROL ARKADAŞIM OLUR MUSUN?”: YOGANIN SİNEMAYLA BULUŞTUĞU NOKTA

Eşberk, 25 yıllık yoga ve spiritüel bilgi birikimini sinemayla harmanlayarak yazdığı “Rol Arkadaşım Olur musun?” kitabından bahsetti. Kitap, Alfa Yayıncılık’tan çıkmış, 2016’da Türkiye’de, 2020’de ise Almanca olarak “Erwecke den Helden in dir” (İçindeki Kahramanı Uyandır) adıyla Conzept Verlag tarafından yayımlanmış. Kitabın çevirisini 5 lisanı anadili gibi konuşabilen Seçil İşlek Atalay yapmış. Eşberk, kitabın “kahramanın yolculuğu” olarak bilinen evrensel hikaye anlatım formülü ile yogadaki evrensel enerji (Kundalini) uyanışı arasındaki ilişkiyi kurduğunu vurguladı.

Peki nedir bu ilişki? Eşberk’e göre yoga, televizyonlarda gördüğümüz esneme hareketlerinden ibaret değil. Sanskritçe’de “bütünleşmek, birleşmek” anlamına gelen yoga, kişinin beden, zihin, duygu ve ruh bütünlüğüne ulaşması yolculuğu. Tıpkı Anadolu’daki “fenafillah” ya da “dört kapı kırk makam” öğretileri gibi. İşte sinema ve tiyatrodaki “metot oyunculuğu” da, Stanislavski’den Strasberg’e, bu bütünlüğü arayışın bir ürünü. Oyuncunun sahnede “gerçek” olabilmesi için önce kendi içindeki parçaları birleştirmesi, sonra o karakterle bütünleşmesi gerekiyor. Yoganın hedefi de aynı: İçsel bütünlük.

“KİBELERİN KIZLARI”: SAHNEDE HAYALLERİNİ GERÇEKLEŞTİREN KADINLAR

Eşberk’in Almanya’ya gelişinden sonra hayata geçirdiği en çarpıcı projelerden biri, “Kibelerin Kızları” adlı tiyatro oyunu. Berlin’de yaşayan, hayatlarını çocuklarına ve yeni bir hayata adapte olmaya adamış, kendi hayallerini ertelemek zorunda kalmış 10 göçmen kadınla yola çıkmış. Proje, bir tiyatro oyunundan çok, bir dönüşüm hikayesi.

Sahnede, avukat olamayan kadın, avukat oldu! Doktor olamayan kadın, doktor. Sanatçı olamayan kadın, sanatçı. Stuttgart’tan dansa hevesli genç kızlar, ilk kez sahne tozu yuttu. Eşberk, “Bu sadece bir oyun değildi! Kadınların geçmişten günümüze yaşadıkları zorlukları, dinler tarihi, psikoloji ve sosyolojik boyutta anlatan ve kadının önemini hatırlatmayı hedefleyen bir eğitim projesiydi!” diye anlatıyor. Oyun, o kadar etkili olmuş ki, bir İspanyol yönetmen tarafından filme alınmış ve halen gösterilmeye devam ediyor. Hatta oyunu izleyen, dönemin AB Bakanı, projenin Türkiye’de de eğitim amaçlı gösterilmesi gerektiğini söylemiş.

ŞALOM GAZETESİ’NDE YAZIYOR: “YAHUDİ DEĞİLİM, SİYONİST HİÇ DEĞİLİM”

Eşberk’in bir diğer dikkat çekici kimliği ise, Türkiye’deki Şalom Gazetesi’nde 8 yıldır düzenli yazıyor olması. Konuya ilişkin soru işaretlerini tebessümle karşılıyor Arda Eşberk: “Yahudi değilim, mason değilim, Siyonist hiç değilim.” Yazılarının içeriğinin, kitabında olduğu gibi, spiritüel bilgiler, dinler tarihi, mitoloji, psikoloji ve uluslararası politika olduğunu, bunu da dizi ve filmler üzerinden yaptığını belirtiyor. Gazetedeki arkadaşlarının dünya görüşünün kendisininkine yakın olduğunu ve bu yüzden severek yazdığını ekliyor. Bu durum, gazeteciliğin sınırlarının, önyargıların nasıl aşılabileceğinin ve diyalog köprülerinin nasıl kurulabileceğinin somut bir örneği.

BERLİN SENATOSU İLE DRAMA PROJELERİ VE YAPAY ZEKÂ

Eşberk, Berlin Senatosu ile iş birliği içinde, Aziz Nesin İlkokulu’nda çocuklarla drama atölyeleri yürütüyor. “Mısır Prensi”, “Olympos Tanrıları”, “Masal Kahramanları” gibi projelerle çocuklara evrensel değerleri aktarmaya çalışıyor. Yeni projesi ise, “içimizdeki kahramanı uyandırmaya” dair bu kadim bilgileri yapay zekâ ile harmanlamak. Diğer bir ATGB.Berlin üyesi yapay zeka uzmanı Mehmet Doğan isimli bir arkadaşıyla birlikte üzerinde çalıştığı bu proje, geleneksel ile geleceği buluşturma çabasının bir göstergesi.

DİL SINAVI, VATANDAŞLIK VE TÜRKİYE’YE DAİR UMUT

Sunumun sonlarına doğru, kişisel bir başarısını da paylaşıyor Eşberk: “Ali Abi’ye söz vermiştim, dil sınavımı vereceğim ve geleceğim diye. Bugün itibarıyla ‘Leben in Deutschland’ sınavımı verdim ve sertifikamı aldım.” Bundan sonraki sürecin Alman vatandaşlığına başvuru olduğunu söylüyor. “Umarım çifte vatandaş olarak kalırız. Türkiye’de yaşanan gelişmeler çok hassas, ilgiyle takip ediyorum gelişmeleri her gün, umarım Türk vatandaşlığını da gururla taşımaya devam ettiğimiz bir sürece evrilir.”

SORU-CEVAP: YOGA NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Toplantının soru-cevap kısmı, yogaya dair derinlemesine bir sohbete dönüşür. Katılımcıların yoga hakkındaki “huzur bulma”, “kendini tanıma” ve “konsantrasyon” tanımlamalarının ardından Eşberk, kelimenin kökenine inerek asıl anlamını açıkladı: “Bütünleşmek.” Amacın, zihin, beden ve ruhu aynı hedefe doğru koşan atlar gibi uyumlu hale getirmek olduğunu anlattı.

Bir katılımcının “Yoga ile namaz ve ibadetler arasında bir bağ var mı?” sorusu ise oldukça ilginç bir tartışma başlattı. Eşberk, yoganın bir din olmamakla birlikte, farklı inanç ve kültürlerdeki ritüellerin ardında yatan evrensel insan psikolojisi ve nörofizyolojisi ile olan benzerliklerine dikkat çekti. Örneğin, abdest almanın fiziksel temizlikten öte, vücuttaki belirli enerji noktalarına, su veya toprak ile temas ederek sinir sistemini dengeleme ve topraklama amacı taşıyabileceğini ifade etti. Farklı coğrafya ve kültürlerdeki ortak sembollerin (örneğin şifa ve bilgeliğin sembolü yılan) aslında aynı evrensel hakikatleri farklı dillerde anlattığını söyledi.

SONUÇ: BİLGELİĞİN BİRLEŞTİRİCİ DİLİ

Arda Eşberk’in ATGB.Berlin’deki sunumu, sıradan bir iş tanıtımının çok ötesine geçerek, gazetecilik, sanat, kişisel dönüşüm ve kadim öğretiler arasında köprü kuran bir sohbetti. Yoga, onun için sadece bir egzersiz değil; sinema ve tiyatro sadece bir eğlence aracı değil. Hepsi, “içimizdeki kahramanı uyandırma”, kendi bütünlüğümüze ulaşma ve nihayetinde daha iyi bir insan, daha iyi bir sanatçı ve daha iyi bir toplum üyesi olma yolculuğunun birer parçasıydı.

Bu yolculuk, Berlin’deki bir dernek salonundan, Anadolu’nun kadim felsefesine, Hindistan’ın mistisizminden, modern sinemanın metot oyunculuğuna uzanıyor. Eşberk’in hikayesi, farklı disiplinlerin aslında nasıl aynı hakikati farklı kelimelerle anlattığının ve bu dili çözdüğümüzde nasıl daha bütünleşmiş bir hayat yaşayabileceğimizin canlı bir kanıtı. Tıpkı örnek aldığımız gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun altını çizdiği gibi: “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.” İşte o akşam, EUBA salonlarında, bilginin sınırları bir kez daha genişledi.

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*