
Prof. Dr. Faruk Şen’in ardından
Mesut YETER – 27.01.2025 / AYPA.TV
Önceki gün, Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) kurucusu ve yıllarca başkanlığını yapan Prof. Dr. Faruk Şen ağabeyimin vefat ettiğini derin bir teessürle öğrendim. 1982 yılından bu yana Berlin ve Almanya’da çalıştığım yıllarda yollarımız bir çok kez kesişti kendisiyle. Ama ben size “O’nu” nasıl “kullanarak” tüm Türk meslektaşlarımın gözü önünde, yüzlerine baka baka, dönemin Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau’nun Türkiye’ye yapacağı resmi ziyaret öncesi verilen brifingte bana “yardım ve yataklık” yaptığını anlatayım da, tebessümle yad edelim!
Johannes Rau, Kuzey Ren Vesfalye (NRW) Eyalet Başbakanı iken SPD tarafından cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. Mevcut Cumhurbaşkanı Roman Herzog, ikinci görev süresinden imtina edince, siyasi isimlerin arasından Johannes Rau seçildi. Federal Meclis ve Eyalet delegeleri tarafından Cumhurbaşkanı seçilen Johannes Rau, henüz daha görevi devir almadan, Bellevue Sarayı’nda düzenlenen geleneksel bir yaz etkinliğine eşi ile birlikte katılmıştı. Tabii ki, ben de takip ettim. O dönemde Anadolu Ajansı Berlin temsilcisi idim. Teleobjektif takılı fotoğraf makinem ile Johannes Rau ve eşinin, bol bol fotoğrafını çektim. Karelerde kimler yoktu ki? Görevdeki Cumhurbaşkanı Roman Herzog, eski cumhurbaşkanlarından Dr. Richard von Weizsäcker ve eşi, Helmut Kohl, Hans Dietrich Genscher ve Alman siyasetinin diğer ağır topları. Geniş kapsamlı bir arşive sahiptim. Gün gelir kullanmak içindi. Ve öyle de oldu. Görevi devir alan Johannes Rau, sonbahara doğru, dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den resmi bir ziyaret için davet almıştı. Davet ve ardından ziyaret edileceği onaylanınca, Almanya’nın Başkenti Berlin’de görevli biz Türk medya mensuplarını, “Özel Röportaj” heyecanı bastı.
Hemen telefonlara sarıldık, Cumhurbaşkanlığı özel kaleminden randevu almak için, ama nafile! Araya kimleri sokmadım ki? Yok, yok, yok. Reddediliyorum. Ben, kulaķları çınlasın Ahmet Külahçı’yı kollarken, atlatmasın diye, Milliyet’in muhabiri rahmetli Dr. Mehmet Aktan, WDR radyosuna da çalıştığı için, oranın ilişkileri vasıtasıyla randevu almanın imkanlarını araştırıyormuş! Bu arada, önce telefon ve ardından resmi davetle, rahmetli Prof. Dr. Faruk Şen, hepimizi bu büyük sıkıntıdan kurtardı. Yanlış hatırlamıyorsam, 2000 senesi Ocak ayında, TAM’ın Berlin Şubesi’nde, Cumhurbaşkanı Rau’un Türk gazetecileri ile bir araya gelerek, seyahat öncesi fikir alışverişinde bulunmak istediğini, ancak kesinlikle “özel sorulara” müsaade edilmeyeceğini bildirdi. Eee, Avrupa’nın en önemli başkentinde görev yaparken, her türlü “zeka sınırlarını” zorlamakla bilindiğim için, Rau’un fotoğraf arşivini açtım ve içinden muhterem eşi hanımefendi başta olmak üzere ve diğer şahsiyetlerle yakaladığım en güzel fotoğrafları seçerek bastırdım. Bir de kahverengi, ip dekorlu bir nostaljik bir fotoğraf albümü satın aldım. Bir kaç saat çalışarak albümü hazırladım ve randevuyu beklemeye başladım.
O gün geldi çattı. Koltuğumun altında albüm, TAM’ın kapısından girdim içeri. Rahmetli Faruk Abi ile göz göze geldik ama, anlam veremedi bakışlarıma. Brifing bitti ve meslektaşlarım, Rau’ya yaklaşmaya çalışırken, ben rahmetli Faruk Abi’ye yanaşarak
“Abi, bu albümü sayın Cumhurbaşkanı’na verebilir miyim? İçinde en son fotoğrafları var. Bak, sen de varsın!” dediğimde, önce albüme, sonra da bana baktı, “Benim fotoğraflarımdan da bir albüm yaparsan, kabul!” cevabını verince, düşünün beni! Hemen Özel Kalem’in kulağına bir şeyler fısıldadı, o da Cumhurbaşkanı’na. Ve beni yanına çağırdı. Albümü açınca, daha ilk sayfada eşi ile birlikte çektiğim fotoğrafını görünce “Çok güzel bir kadın!” ifadesine, ben de hazır cevap bir şekilde “Bay ve Bayan Rau’lar, birbirini tamamlayan iki mükemmel insan!” diye karşılık verdim. Müteveffa Rau, diğer sayfaları çevirken, hemen sağ omuzundan albüme bakan Faruk Şen’e o tarihi sözü fısıldayarak, “Türkiye’nin Babasını ziyaret edeceğim!” dedi. Ben yine hazır cevap bir şekilde, “Kuzey Ren Vesfalya’nın Babası, Türkiye’nin Babası ile görüşecek. 2 Baba bir araya gelecek!” dedim. Çok memnun kaldı. Rahmetli Faruk Abi’nin şu sözü hala kulaklarımda çınlar: “Hınzır gazeteci, en zor kapıyı basit bir duygusal yöntemle açtın!”
Nur içinde yat, Faruk Abi! Rahmetle seni anarken, bu anıyı paylaşmadan geçmek istemedim…
İlk yorum yapan olun